Türkçe öykü, özellikle kurmaca metinler yazmak isteyen yeni kalemlerin, kendilerini görünür kılmak adına, kendinden öncekileri kopya eden eserler üretmeye yönelmeleri sebebi ile zor süreçler yaşasa da, bu gün güçlü yürüyüşünü şaşırtıcı bir şekilde gerçekleştiriyor. Türkçe öyküde son dönemde, önceki dönemlere göre sayıca kat kat fazla eserler üretildiğini görüyoruz. Bu zenginliğin arasında görünür olmanın cazibesine kapılmadan kararlı adımlar atarak, ciddi çalışmalar yaparak Türkçe öykünün gelişimine katkıda bulunan isimler mevcut. Bu isimlerden biri de 2011 Orhan Kemal Öykü Ödülü’nün sahibi Türker Ayyıldız.
“Vapurlara Küsmek” Ayyıldız’ın okurla ilk buluşması değil. Daha önce 2009 yılında yayımlanan bir şiir kitabı ile selamlamıştı okuru. Eş dost ricası ile kitaplaştırılmış bu şiirlerin bilinmesini istemedi hiç. Bilinmedi de. Kendi söylemi ile “üvey bir evlattı” o kitap. Öyle de kaldı. Ardından “Vapurlara Küsmek” adlı öykü kitabı ile bir kez daha çıktı okurunun karşısına.
İçinde on üç öykü barındıran bu kitapta, Türkçe dilinin sunduğu olanakları incelikle kullanarak, yerinde ve doğru ifadelerle beslediği, kuvvetli öyküleriyle, Türkçe öykünün güçlü bir soluk almasını sağlıyor Türker Ayyıldız.
Ayyıldız’ın öykü kahramanları hem maddi hem manevi açıdan kaybetmiş insanlardır. Ayyıldız yaşamın dışına itilmiş bu kahramanlarını tamamen toplumun insafına bırakmaz. Kahramanlarının yanında en az onlar kadar kaybetmiş hayata sırtını dönmüş yan kişiler de vardır. Bu tutum Ayyıldız’ın öykülerinin çok kişilikli ve çok sesli olmasını sağlıyor. Sade fakat yoğun bir anlatımla sunduğu öykülerini okuduktan sonra bir burukluk kalıyor içinizde. Hem öykünün bitmiş olmasının hem de anlatılanların her an karşınıza çıkacak kadar gerçek olmasının oluşturduğu bir burukluk.
Tek tek bakıldığında dünyası kuvvetli, ayakta durabilen öykülerin yanında kitabı ayakta tutan bir başka özellik ise öykülerin bir birine dokunması, bazı öykülerinde düşler ortak bir paydada kesişirken diğerleri ortak bir karakterde buluşuyor. Bu yapı kitabın bir bütün olarak algılanmasını da sağlıyor ve kitap damaklarda roman lezzeti bırakıyor biraz da.
Kitapla ilgili, düşündürücü tek nokta, öykülerde kendini sezdiren Cemil Kavukçu etkisi. Yazı dünyasına yeni adım atmış bir ismin, usta bir öykücüden etkilenmesi ve esinlenmesi olağan bir durumdur. Öykülerinde sezilen, Cemil Kavukçu etkisi Ayyıldız’ın öyküsünün başarı göstergesi olarak da okunabilir. Yeni bir ismin ilk kitabında usta bir öykücünün öykülerini anımsatacak öyküler yazmış olması tabi ki öykücünün başarısıdır. Ama ya sonrası? Diye sorduğumuzda aklımızda soru işaretleri oluşmaya başlıyor. Ayyıldız’ın bu etkiden sıyrılıp sıyrılamadığını yeni çalışmaları gösterecek
Ülke geçmişimize tanıklık eden çok kişilikli, çok sesli ve geniş bir yelpazesi bulunan öyküleriyle “vapurlara küsmek” kitaplığınızda bulundurmanız gereken bir kitap. Sıkı bir çalışmanın ürünü olan başarılı bir ilk kitap ile karşımıza çıkan Türker Ayyıldız ise çalışmalarını takip etmeniz gereken önemli bir isim.
Kitaptan:
“kelepçeleyip götürdüler. İki gün nezarette kaldım. Amir sordu, ben anlattım. Babacan bir adamdı. Hulusi Kentmen’inkilere benzeyen bıyıkları vardı. ‘bak oğlum’ dedi. ‘ölenle ölünmez. Hem devlet malına bir ton zarar vermişsin. Adamlar gidip rapor almışlar.’ Sustum, ne desem içim acıyordu. Ayağa kalkıp yanıma geldi. ‘hadi var git yoluna,’ dedi. Kemerimi, bağcıklarımı verdi. Gemiciler sonradan ne düşündülerse, şikâyetçi olmamışlar. Bir kalem verdi, imzaladım tutanağı.
Her yanım morarmıştı. Vapura binemezdim artık. Yeryüzündeki hiçbir vapura binmeyeceğime yemin ederken öğle
oldu.”
***
“gidiyorlardı, Mesut’un kız kardeşi kadının elinden kurtulup Müdüre Anne’sine sarıldı. Kulağına bir şeyler söyledi kadının. İkisi dışında herkes ağladı. Müdüre Anne Mesut’a baktı. Hep beraber sığınağa indiler. Tüm kamyonlar parçalanmış halde onları bekliyordu. Müdüre Anne giderayak kızdı. Elini havaya kaldırmıştı ki “babamız” dedi kız.” çöp kamyonunda çalışırdı. Hasta oldu, öldü”
***
“randevu saatinden yirmi dakika erken gelmişlerdi. Açık tenli, renkli gözlüydü kadın. Tam karşısındaki ikili bankoya oturdular. Bacak bacak üstüne atmıştı, pembe eteği kısaydı. Onur, anasının dizine ilişmiş, televizyon izler gibi gözünü kadına dikmişti. Dönüp anasının gözlerine baktı, öteki kadının gözlerine hiç benzemiyordu.”
***
“avluyu çıkmak üzereydim ki cılız bir sesle bağırdı. Eşiğe çöküp kalmıştı. Dayanamadım, oturdum yanına.
“yatağını ıslattığı için utanmış, o yüzden çıkmak istemiyormuş.”
“kim?”
“kim olacak, enkazdaki çocuk. Sonra zorla çıkarmışlar. Ağlaya zırlaya bindirmişler ambulansa. Ulan biz nasıl kirlendik diyorum ya durmadan sana. Biz bu hale nasıl geldik?’”
Yunus Meşe
İZDİHAMVapurlara Küsmek
Türker Ayyıldız
Aylak Adam Yayınları
1.Basım
Ocak 2014
125 sayfa