Goya’nın Hayaletleri adlı filmi izlemediyseniz izleyin.
Ressamlar ve sinema filmleri arasındaki bağ her zaman ilgi alanlarımdan biri olmuştur. Filmler her zaman ressamları ve başyapıtlarını iki boyutlu kanvas tabloların sınırlarından üstün tutmuş ve toplum içinde bu yapıtların popülaritelerini artırmayı başarmıştır. Ben de bundan yola çıkarak ünlü ressamlar ve sinema filmleri “10 En İyi” listemi yaptım ve bunun toplumun içerisindeki ressamların sanatı hakkındaki anlayışı nasıl değiştirdiğini görmek istedim.
Girl with a Pearl Earring (2004): Bu güzel film Hollandalı ünlü ressam Johannes Vermeer’in dünyasına kısa bir bakış atmamızı sağlıyor. Yönetmen Peter Webber’in Vermeer’in ünlü tablosu “İnci Küpeli Kızı”ı sinemasal ele alışı gerçekten çok etkileyici. Vermeer resimlerinin şekil verdiği bir filmi düşünemezken, “İnci Küpeli Kız” Vermeer’in başyapıtları gibi ışıltılı ve inanılmaz bir film olmayı başarmış. Tabii ki Scarlett Johansson’un filmin başrolünde olması filme büyük katkı sağlıyor. Filmde Johansson, Vermeer’in evinde çalışan Griet adlı bir hizmetçiyi oynuyor; ve kendini kıskançlık, sanat ve entrika dolu bir dünyanın içinde buluyor. Film yavaş akan bir yapıt olduğu için bir ressamın gelişimini ve duygusal dünyasını yakından görme şansı yakalıyoruz.
Rembrandt (1936): 1936 yapımı bu film Charles Laughton’un 17. Yüzyılın tutku dolu ressamı Rembrandt’ı başarılı canlandırmasıyla hayat buluyor. Film, 1642 yılının Amsterdam’ında usta ressam Rembrandt Van Rijn’in kör edici güzellikteki ün ve zenginlikten oluşan hayatının çok sevdiği karısının ölümüyle değişmesini, Rembrandt’ın karanlık ve acı dolu yapıtlar yapmaya başlamasının üzerine patronlarının bu resimlere karşı olumsuz tutumlarını ele alıyor.
Modigliani (2004): Andy Garcia’nın Yahudi bir İtalyan olan ressam Amedeo Modigliani’yi canlandırdığı film I. Dünya Savaşı sonrasının Fransa ve İtalya’sında Modigliani’nin Katolik bir kıza aşık olmasının hikayesi. Film tümüyle hayal ürünü olsa da bazı kısımları Modigliani’nin resimlerine ve heykellerine ışık tutuyor.
Pollock (2000): Filmin yazarı ve başrol oyuncusu Ed Harris, Jackson Pollock’a olan fiziksel benzerliğinden de yararlanarak ressamı çok başarılı bir şekilde canlandırıyor. Film ressamın ekspresyonizmdeki başarılarını onurlandırırken bir yandan da Pollock’un acı dolu, depresif ve alkolün etkisinde 44 yaşında intihar şeklindeki bir araba kazası sonucu son bulan hayatına işaret ediyor. Aynı zamanda film Pollock’un damlatma tekniğiyle oluşturduğu sanatını bir Amerikan İkonu haline getiriyor ve ressamın yapıtlarının değerini önemli miktarda arttırıyor. Pollock 150 milyon $ ile satılan en pahalı eserin sahibi.
Frida (2002): Listeye 1988 yapımı orjinal filmi mi yoksa Hollywood yapımı filmi mi koymak konusunda çok kararsız kaldım. Orjinal film hakkında çok olağanüstü yorumlar duymama rağmen sadece son çekilen filmi izlediğim için bunu koymayı seçtim. Filmde Salma Hayek Meksikalı sürrealist ressam Frida Kahlo rolünde. Frida’nın hayatı çalkantılar ve sadakatsiz kocası, Diego Rivera , ekseninde şekilleniyor. Senaryo, Frida’nın yapıtlarının harikalığı hakkında uzun diyaloglar içererek bu yapıtların sanat dünyasındaki popülaritesini arttırmıştır.
Goya’s Ghosts (2008): Natalie Portman’ın başrolünde oynadığı film ünlü İspanyol ressam Francisco Goya’nın gözünden anlatılıyor. Film arka planda dönemin politik kargaşalarını, İspanyol Engizisyon’unun halk üstündeki etkisini ve Napolyon’un İspanya’yı işgale başlamasını anlatarak 18. Yüzyıl İspanya’sında savaşın vahşiliğini ve aynı zamanda renklerin en iyi kullanıldığı Kraliyet betimlemelerini en iyi anlatan ressamlardan biri olan Goya’nın eserlerine ışık tutuyor.
Surviving Picasso (1996): Anthony Hopkins’in başrolünü oynadığı bu epik hikaye Pablo Picasso’yu ve onun hayatındaki tutku dolu ilişkileri anlatıyor. Hikaye 1943 yılında Alman işgali altındaki Paris’te başlıyor. 60’larında olan Picasso , hala gençlere özgü bir tutkuya sahiptir. Bir yandan Francaoise’e olan aşkı üzerine yeminler eden Picasso, diğer yandan da metreslerine düzenli olarak ziyarette bulunmaktadır. Metreslerinin birbirinden değişik karakterleri Picasso’nun ilgisini çekmektedir: soğukkanlı ve sakin Marie-Therese, etrafına ışık saçan Dora, eski bir dansçı olan Olga… Hepsi Picasso ’nun hayatının bir parçasıdır.