3 Mart 2016

Yaşar Bedri’nin Sataşma Ağan Yorgun adlı kitabı çıktı

ile izdiham

“20 yıl, motosiklet üzerinde bir ömür”

İnsan yaşadıklarıyla insandır. İyisi ile olsun kötüsü ile olsun. Önümüzde hep seçimler var ve biz seçtiklerimizle öreriz hayat ipliğimizi. Bazen bir motor üstünde çıkarız hayatın renklerini keşfetmeye bazen bir gemide, fark etmez aslında aslolan yolculuktur. Yaşanılan hayat hikâyelerinde zaman ve mekân önemini yitiren sıradan unsurlar haline gelir. Çünkü herkes için zamanında mekânında rengi farklıdır.

Bazen yol üzerinde bize söylenmiş bir söz, bazen küçük bir bakış vb. haller ile hayatın cebine koyarız yaşadıklarımızı. Zulamızda onlarca yaşanmışlık. Ve her yaşanmışlık özeldir. Çünkü bir tek size münhasırdır, sizi siz yapan örgünün ipliğini dokuyan el sizden başkası değildir. Allah dokumaya niyetlendiğiniz kumaşa göre seçtiğiniz iplikten o kumaşı meydana getirmenin için izin verir, yardım eder size vesselam.

“Sataşma Ağan Yorgun”
Bir yolculuk hikâyesi olan herkesin eğer yolculuğunu farkındaysa o hikâyeye dair söyleyecek sözü vardır. İşte bu yolculuklardan biri de yaşanmış ve kitap LORE KİTAP’tan karşımıza çıkmıştır.

Rahat ve günlük konuşmalar içinde kaygısızca dinlemeyi isteyeceğiniz bir dille yazılmış “Sataşma Ağan Yorgun” kitabı güzel ve akıcı bir üslupla insan hayatının en güzel yolculuklarından biri ele alınmış. Kitabı okuyan okuyucu kendi serüvenine dair bir şeyler karalama ihtiyacı hissedecektir.

Yazar hikâye ettiği bu yaşanmışlık serüveninde kitabının ismini bakın nasıl koyuyor;

“Toprağın ve başağın yandığı bu ıssız vadide insanlar ne kadar da mutluydu. Şikayet etmeden hayatlarına anlam yükleyerek yaşayabiliyordular. simsiyah duman atarak yokuşu tırmanmaya çalışan kamyonu viraj başlangıcında bir süre takip ettim. Kırmızı akmış boya ile stepne korkuluğunda: “sataşma! ağan yorgun!..” yazıyordu. Çamurluğa asılan paspasta “gönlünde yer yoksa ayakta giderim,” yazısı egzoz dumanından kararmıştı. Kamyonu ince bir toz bulutu bırakarak geçtim. Bu iki bıçkın söz uzun süre tebessüm ettirdi bana…”

Etrafa fark ederek bakmanın güzel bir nimeti var. Kaleme kâğıda sarılmak içinse binlerce neden.

Akleden dünyamızdaki düşünce hakikatine bir yolculuk gibi:

“…Cumartesi sabahları derinliği olmayan, zaman dışı gün gibi gelir bana. Ne yapılabilir böyle kayıp bir günü tedavülden kaldırırken? Gereksiz ayrıntıları düşünmek için güve yürümüş taşbaskı dîvân’ın naftalin ve rutubet kokan yapraklarını çeviriyorum. Sayfa arasında kurumuş papatyanın ve sarmaşık yaprağının izi duruyordu. Sararmış gravürde uzun bir yolculuğa çıktım. Cumbadaki feraceli kadınla göz göze geldik. Nefsi hoş tutan işaretleri alır ya insan işte bu, ‘o’ eda’dır, yani espas’tır, yani ima’dır. Doğanın müktesebatını bilirsin; bilirsin ki; hiç bir şey yoktan var olmaz. Yol uzun, kanaat zor. Akledenlere daim kılındı dünya. Akılsız, aklın ötesine gitmenin imkânı var mı?

Yazar, anlatımı ile bu hikâyeyi çekici hale getirmeyi başarmış. Kitaba başlayınca sizi alıp o anlara dalış yapmanızı sağlıyor. Kitap, okunduktan sonra “Her baktığım yerde benim hikâyeme eşlik edecek başka bir hikâye var” dedirtecek nitelikte.

 

Yaşar Bedri, Sataşma Ağan Yorgun, Lore Kitap
İZDİHAM