İzdiham Dergi

Yasin Şafak, Her Şey Biraz Eksik Otostop Hariç

Her Şey Biraz Eksik Otostop Hariç, hakkını verir gibi yoldan ayrılmıyor. Yollar güzergahlar bize İstanbul’dan başlayan bir Türkiye haritası çiziyor. Arada araba duruyor. Yol kenarından şehrin/şehirlerin olaylarına metnin anlatı zamanındaki ruhuna, romanın geçtiği o günlerin sahnelerine değiniyor.

 

Sahneler çeşitli:

 

Siyaset sahnesi: 28 Şubat günlerini anlatan kısımlar mesela. Bu hikaye, okuyuyucuyu çok yormadan anlatılıyor. Bu, önemli bir başarıdır. 28 Şubat’ı; boğmadan, yormadan bahseden az çıkar.

Mahalle sahnesi: İstanbul’un her biri bir alem olan semtlerinde; Haramidere’de, Nurtepe’de, Avcılar’da, Beylikdüzü’nde bir yolculuğa çıkarıyor, çağırıyor metin bizi.  Her biri ayrı bir karakter taşıyan mahallelerde hayatın nice oluşunu okuyor, görüyoruz. Otosopçu, Türkiye yollarına düşüyor düşmesine ama çıkış noktası ve dönüş noktası anlatılmasaydı elbette hikaye eksik kalırdı.

 

yasin safakk

Müzik sahnesi: Biraz dramatize olsa da, fazla uzun sürmemesi durumu kurtarıyor. Hikayenin fonunda 90’ların müziği var. Patlama yapmış Türk popundan tınıları duyar gibi oluyoruz metin boyunca. Bu seslerin hepsi yola eşlik ediyor. Yolcu yolda gördüklerine kafasındakileri, duygularındaki değişimleri, yargılarını, gelgitlerini yoldaşlıklarını da katarak bir geçit sunuyor. Gelip geçicilik vurgusu ve tesellisi otostopun verdiği uçarılıkla birleştiriliyor.

Yoldaşla ayrılık da var: Hayatta bu da var diyerek. Yolun sonuna gelme hali de var ama bir yol biter yenisi başlar; hayat devam eder. Aslında bugün de geçmişe benzer ama bugün hikayeyi başkası yazıyor, kahramanlar başka başka kişiler oluyor.

Bütün yol hikayelerinin az çok üflediği ruhu bu kitap da kotarmayı başarmış. Hayatın bir bayrak yarışı gibi olduğunu anlatır ya yol hikayeleri, hiçbir şeyin bizle kaim olmadığını; işte bu kitabı okurken de aklınıza bu düşüyor.

Kitap Ümit Aksoy’un ilk kitabı  Raskol’un Baltasından çıktı.Roman, tarihsel karelere, gerçeklere atıf yapıyor, yaslanıyor. Mahallelerin hikayelendiği yerler özellikle daha sıcak. Kenar mahallelerde o günlerde olayları Alevilik-Talibanlık olarak ayıran bir halk var karşımızda. Bugün olsa herhalde bu, Alevilik-İşidçilik olarak ifade bulurdu. Kitabın bu bölümü, insan kompozisyonunun iyi verildiği yerler olarak gözümüze çarpıyor. Metnin diğer alanlara göre daha ilgi uyandıran anları da burasıdır. Diğer başlıklarda (müzik/şehir) o kadar merak uyandırmayan açımlamalar burada kitaba, yolculuğa hem basit hem de derin ve gerçek anlamlar katıyor. Bu, o meşhur sözü doğrular bir niteliktedir: Bir ailenin hikayesinde bazen bir ülkenin hikayesini görürüz. Eğer bu anlatım, pitoreskten uzaklaş bir formda verilebilmişse başarılı bir metin demektir. Yoksa murat edilenin tersine ilgili durum, kendine aşıklık izlenimi uyandırır. Denilebilir ki, metin burada ince bir çizgide ilerliyor ve düşmemeyi başarıyor.

 

Romanda mahalleler var: İstanbul’un kavruk yanık yerleri. Sonra somut ziyaret yapmak üzere gidilen yerleri: Ülkenin en batısı da var, en doğusu da. Hep denir ya “Edirne’den Ardahan’a, Diyarbakır’a kadar” diye, işte Gaffar Okkan günlerine giden kahramanımız,Türkiye’nin her zaman ne kadar çabuk değiştirebildiğini, her şeyin, safların tekrar karılabileceğini kendinde gösteriyor. Kaynayan ülkelerin sürekli farklı refleksler ürettiğini biliriz. Yolcunun, rejimin tüm unsurlarına öfkesi ve mesafesi var. Elbette bu rejim 95’lerden gelip 2000’lerin başına kadar uzanan rejim. Romanın anlattı zamanında yani.

Şunu da yeri gelmişken belirtmek gerekiyor: Otostopçu, haklılık üstüne fazla vurgu yapıyor. Eleştirelliği nerdeyse hep dışarı, karşı mahalleye dönük. Yol, onda bir maceranın ve cedelleşmenin parçası. Mücadele içe değil bilerek dışa dönük. Otostop da, bu kurgu içinde, tehlikeli ama sevilen onsuz olmayan, besleyen bir olay, bu cedelin bir parçası olarak kendine bir yer buluyor.

 

 

Yasin Şafak 

İZDİHAM

 

Exit mobile version