huruf-u mukattaa kadar ve ibrahim’in elindeki baltayla
gizli bir yol çizilir şirke varmayan, şiirle de
boğazıma dolanan dünyayı böyle susturuyorum, böyle susuyorum.
susmasam ateşin yakmadığına, kuyuda yitip gidilmediğine inanmazdım
bu kadar mucize olmasa sakalıma takılı kalan kederi
avucundan toplamazdım ömer’i dirilmeye götüren ayetin
ama korkmamalıyım, korkmaya doğunca sarmaladılar beni
büyüdükçe inanmaya başladım, inanmayı da üstüne giydim korkunun
çünkü inanmak korkmamak demeye gelir bu kudretle diyorum
bana kalmasın korkunun hırçın varlığı
bir çarçabuk bir dua anne bilinen güven duygusu fakat
benim de alnımdan kuşlar irkildi çünkü ben çok çarptım
alnımı koşarken taşa korkuyorum uçsaydım
anne yoksa korkumu gizlemeye yetmiyor menkıbeler anlatmak yahut inanmak
birkaçı behlül dânâ vecizelerinden, feqıye teyran şiirleri, dizimde salinger
göğsümde mekke ağırlığı kesif, hatırımda yüzlerce ayet
uçurum, bir inşirah bekliyorum çözülmüş tek düğüm
korkmak, inanmak, unutmak ve düşmek eylem değildir.
yüzüme asılı ahenksiz masalı duysam, yarım yamalak mısralar bundan
– allah biliyor ya şiiri yarattığına fazla iman ediyorum
biliyorum yüzümün en ince çizgilerini, kalbime varan damarlarından utanıyorum
kalbimi görmüyorum, hadislerle dua etmek rahatlatıyor insanı
– allah biliyor ya karıncaları ezmemeye çalışıyorum, uygur türkleri için dua ediyorum
yüzüm kararıyor, yüzün kaç kere allah’ım karardığı imanî bir problemdir
uğultulu bir karanlık, körlük rüya görmek için iyi başlangıç
kalbimi görmüyorum, sağlam delildir görmemek mes’ul değilsindir.
bu karanlık rüyada bir mucize gerek bırakmamak için sandalın elini
korkuyorum ama çok inanıyorum
anne yoksa yunus kadar korunaklı değilim.
Zana Öngenç
İZDİHAM