Zehra Köroğlu, Bir Kuş Gördüm
Bir kuş gördüm gökyüzünde süzülen.
Sınırsızlığın içinde çocuksu bir heyecanla.
Oysa biz sınırsızı sınır bellemişiz kendimize.
Yakını uzak, görüleni görülmeyen
Yürek camına kalın perde çekmişiz sanki, kör olmuş semâvâta.
Dile dökülemeyen hisler tozlu gönül raflarında yıllanmış. Yıllanmış ama eskimemiş.
Farkına varmalıydım hislerimin eskimemiş olduğunun. Bu farkındalık acı vermemeliydi bana. Belki de gidilmemiş yollara sefere çıkmaya sebep olacaktı kim bilir. Burkulmuş yüreklere dokunacaktım bilinmeyen diyarlarda. Yaşamak yâr olacaktı bana. Gittiğim yerlerde gökyüzünü içime dolduracaktım, saklayacaktım onu en derinde. Derinlik kuyulara has olmamalıydı gönül gözünde bulabilmeliydim derinliği.
Bir kuş gördüm gökyüzünde süzülen. Kaldırdığım başımı indirmem gerekiyordu, düşmemek için ya da taş beton binaların arasında karşıyı göremediğimin farkına varmak için belki de. Yüreğime eğilmeliydim, yukarı da gördüğümün içimde vücut bulduğunu görmek için. Yüreğimin elinden tutup karşıya geçirmeliydim onu, görülmeyene yürümek için.
Bir kuş gördüm gökyüzünde süzülen.
Alçaktan uçuyordu. Yüreğinde ağır hasret yükü, kanatlarında yaşamak yorgunluğu ve bakışlarında mahzun bir çehre. Aramaktan yorulmuştu besbelli, bıraktı kendini sonbaharın kuru rüzgârına. Hiç bilmediği güzergâhta yol alıyordu apansız. Aramak bazen hiç bilmediğin yollarda mucize beklemek mi? Aramak, bulmanın habercisi beklemek umudun mu?
Zaman geçiyor heyhat!
Pamuk ipliğine bağlı ömrümüz. Ölürken yaşamı yaşarken ölümü tadıyoruz.
Yaşam dediğin tamamlanma çabası iken tamamlanmadan gitme yolculuğu
Ölüm nedir ki? Habersiz hakikat, acımasız öğretmen ama öğreten. Mezuniyeti olmayan öğrenci insan. Sınavı bitmedi hala, sınıfı geçip geçemediği de meçhul. O sebeple ölmek uğruna yaşamalı insan. Şanlı bir zafer olmalı ölümü ve mezuniyetini bu dünyaya veda ederken yapmalı.
İZDİHAM