Günün yeni kelimeleri ; deniz, otoyol, tüfek.
Deniz: Oturma odasındaki ahşap kolluklu koltuk.
Otoyol: Bir rüzgar türü.
Tüfek: Beyaz bir kuş.
Kasetçalardan gelen bu sesle başlar Yorgos Lanthimos’un 2009 yapımı filmi Köpek Dişi ( Dogtooth – Kynodontas). Bize George Orwell’ın 1984’ündeki Yenikonuş dilini hatırlatır bu replikler. Zira Lacan’a göre dilin işlevi bildirmek değil, yaratmaktır. Kierkegaard ise dilin düşünceyi gizlemek için kullanılan bir araç olduğunu savunur.
Üç çocuğu ve eşiyle nerede olduğu bilinmeyen bir evde bir dünya yaratır baba(Christos Stergioglou). Otoriteyi temsil eden baba planlarını ve kurgusunu bilen ortağı eşi (Michelle Valley)ile iki kızı ve bir oğluna kurmaca etrafı yüksek bahçe duvarlarıyla örülü evde bir dünya oluşturur.
Çocuklar evin içinde anne ve babası ne derse onu yapar. Onların izin verdiği ve kurallarını belirlediği (kendi uydurdukları kelimelerle) oyunları oynarlar. Çocukların evden çıkışını sağlayacak tek şey ise köpek dişlerinden herhangi birinin düşmesi olacaktır. Soyun ve iktidarın devamı olarak görülen erkek çocuğun ihtiyaçları üzerine daha büyük bir hassasiyetle eğilen baba, oğlunun cinsel ihtiyacını karşılaması için de dışarıdan bir kadını gözlerini kapalı bir şekilde haftanın bir günü eve getirir. Kadın yabancıdır ve yabancılar daima tehlikelidir. Kadının dış dünyadan çocuklara öğrenmemesi gereken bilgiler getirmesi, vermemesi gereken hediyeler vermesi kadının yerini evin büyük kızının almasına sebep olacaktır.
Masumiyetleri otorite tarafından çirkince katledilen çocuklar bu oyuna ne kadar katlanabileceklerdir. Uyanışları nasıl olacaktır?
Aile, ilişkiler, cinsellik, toplum, devlet kavramlarını distopik kurgularıyla eleştiren Lanthimos, bize imkansız gibi gelen metaforlarla , içten içe kuşatılmışlığın ne kadar da hayatımızın içinde olduğunu bize gösteriyor.
Birey ne kadar özgürdür?
Değerleri dış etkenlerle, baskın otorite ile belirlenen bireyler bu kurmaca oyun içerisinde ne kadar özgür olabilirler?
Otoriteye dahil olmayan bireyler ne kadar özgürdür?
Midenize giren kramplarla, tiksinti, gerilim ve şaşkınlıkla gözlerinizi ekrandan alamadan izleyeceğiniz film, rahatsız edicilikte Haneke’yi ve Trier’i aratmayacak cinsten.
Zeliha Yurdaer
İZDİHAM