Haydar Ergülen, Varlık Dergisi’nde İzdiham.com‘a bakın ne cevap verdi?
Geçtiğimiz ay Haydar Ergülen’e jüri vazifeliği hususunda kendisine bir mektup yazmıştık. Haydar Ergülen Varlık Dergisi’nde yazımıza cevap verdi. Biz kendisini kırmak istemedik. Çok zarif cevap vermiş. İşte o cevaptan satırlar.
Haydar Ergülen’e biraz mektup.
Sayın Haydar Ergülen,
Varlık Yayınlarından çıkan bir şiir kitabınız vardı. Adı mühim değil. Zaten hiçbirşeyin ismi çok da önemli değil ki… O kitabınızda Eylül şiiriniz çok güzeldi. Belki de çok güzeldi.
Sonra başka şiirlerinizi de okuduk. Şiiri sevenler bilir: İyi bir mısra okuyunca ayakkabılarınızı yemek gelir içinizden. Böyle de bir his verir.
İyi şiirler yazmak inanırız ki Allah’ın bir hediyesidir. Allah’ın hediyesi evet… Siz de bu hediyelerden bolca nasiplenmiş birisiniz.
Sıkıntımız şu Haydar Bey!.. Ne zaman bir yarışma olsa sizi orada jüri olarak görmekten gına geldi. Artık jüri üyeliklerini, jüri başkanlıklarını, jüri başkan yardımcılıklarınız bıraksanız diyoruz. Biliyoruz haddimize değil ama bizler vazifemiz olmayan sözler söylemeyi çok seviyoruz. Doğduğumuzda kulağımıza mı fısıldandı nedir bilmiyoruz ama seviyoruz işte.
Şavşat’ta bir yarışma olsa, bir şiir yarışması orada jüri sizsiniz. Balkanlardan esen soğuk hava rüzgarları değerlendirilecek olsa jüri sizsiniz, Bim Marketleri’nde ucuzluk var mı yok mu karar verilecek olsa jüri sizsiniz. Biraz abartı tüm bunlar ama bu yıl ne kadar şiir, öykü, roman, deneme yarışmaları görsek çoğunda adınız yazıyordu.
Biliyoruz, çoğunu siz istemiyorsunuz. Israr da ediyor olabilirler ama hiçbir yarışma jüriliği yazdığınız şiirlere yakışmıyor. Siz şiir yazmalısınız bizce. Çünkü biz kaleminizi seviyoruz. Her yerde jüri olan isminizi değil…
İmza: Birkaç dost
Jüri Vazifesi’nin Başlangıcı
“Jüri vazifesi” sözü doğrusu hoşuma gitti, hem eleştiri var içinde, hem güzelce dalgasını geçiyor, hem de durumdan vazife çıkarmanın her zaman şiir çıkarmak anlamına gelmediğini vurguluyor, yani tam benim durumuma göre. Hem de doğrusu bu eleştirinin çok hoşuma gittiğini saklayamam. İnsanı yere çalmadan yanlış buldukları bir durumu eleştiriyorlar ki hani ben de eleştirinin zeki, ahlaklı ve iyi niyetli olanını, yani böylesini severim demek geliyor içimden.
İnternette rastladım. İzdiham adlı bir edebiyat, sanat, kültür sitesinde. Sulhi Ceylan kaleme almış. Teşekkür ederim, ilgisi ve eleştirisi için, eline sağlık. Yazının altında iki yorum var. M. Çolak “Haydar Ergülen’i Sevelim, Koruyalım Enstitüsü kurulmalı,” diyor. Ne iyi olur! Böylece kimse beni eleştirmezdi, eleştirse bile arkamda kapı gibi enstitü olurdu!
“Birkaç dostu eleştiren dost” imzasıyla yazan “meçhul dost” ise “Sevgili Dostlar, öneriniz ne olurdu? Haydar Ergülen yerine sizleri alsak jüriye ne dersiniz?” diyor. Evet, çok haklı, var mı bir öneriniz benim yerime, evet ne diyorsunuz? Söyleyin bakalım! (Aman ha, sakın bu sözlerimi ciddiye almayın, yorumlar için yaptığım bu yorumların hepsi şaka, yani öyle sevimli yazılmışlar ki ben de üzerine birşeyler söylemeden duramadım!)
Afili Filintalar, Dünyabizim, Fayrap gibi zaman zaman baktığım edebiyat-şiir sitelerine İzdiham da eklenmiş oldu böylece. Böylece ben de yavaş yavaş kağıt uygarlığından ekran uygarlığına doğru gidiyorum sanki. Hep aksini söylüyorum, aksini iddia ediyorum ama, bazı sitelere baktığıma, zaman zaman adımın geçtiği yazılara baktığıma göre o kadar da ilgisiz değilmişim demek ki.
Varlık Dergisi’nde yer alan bu metin 6 sayfadan oluşuyor. Metin Haydar Ergülen’in şiir yarışmalarında jüri olmasının başlangıcından tutun, okuduğu yazarlara kadar birçok konuya değiniyor; İzdiham’ın kendisine yazdığı mektuba cevap veriyor uzun uzun…
Ne diyelim, güzel oldu bu tanışma.
İzdiham